Kayıtlar

Haziran, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sarhoş Atlar Zamanı ve Çocuklara Dair…

Resim
Yön kavramını bilmediğim zamanlara gidiyor aklım. Sağım neresidir solum neresi. Daha sağın sarımsakla solun ise soğanla öğrenilebileceği yaşlarda bile değilizdir. Şımarmanın bir başka çeşididir yön sormak. Anneye ve babaya çocuk dilinden nereye gideceğimiz veya oraya nasıl ulaşabileceğimiz gibi sorular sorarak şımarılır. Ne güzeldir şımarmak çocukluğun en büyük nimetlerinden bir tanesi. Kimse size bir şeyi zorla yaptıramaz; kafanızın dikine gittikçe daha mutlu olursunuz ve her yaramazlık farklı şekillerde ödüllendirilir. Çocukluk böyle bir şeydir işte. Çocuksun; yön kavramını bilmezsin ve bir gün bir pazar yerinde tek başına kalakalırsın. O anda ilk aklına gelen şey ağlamak ve anneni beklemek için çivi gibi kaybolduğunu anladığın yere çakılmaktır. Ağladıkça anneler çabucak gelmez ama ağladıkça etrafına bir sürü insan toplanır. Üzüntüyle karışık anneni beklerken ilgiye mazhar olursun. O zaman herkes tertemizdir. Kimsenin aklından seni uzaklara kaçırmak geçmez. Ağlamalarının boğazını tık

Kahırlı Genç ve Hudayinabit

Resim
Kimse özlemeyecek gidersem o avanak O yağırdan yağmurdan ardan kalan yüzünü Dönersen taze kekik ve yaşaran üzümler Ve bir kalbi dağlanmış bir ismin olmayacak * Süleyman Çobanoğlu ’nun şiirleri “hastane önünde incir ağacı”, “kırmızı buğday” gibi halk türkülerini anımsatıyor. Kara sevdadan şehirde sanatoryumlara düşen incelikli yağız, kavruk gençler anlatılıyor şiirlerde. Bir gün o genç köyünden yahut köyden farkı olmayan kasabasından dışarıya doğru çıkacak. Belki köyünde vardır bir sevdiği yahut şehre gelir gelmez sokakta gördüğü kapıcı kızına tutulacak. Sevda kahırı ile hayata tutunma kahırı birleşip ciğerlerini kemirecek te kemirecek. Köşebaşlarında bir çift göz için bekleyecek. Akşamları kandil ışıkları altında dualar edecek. Elini cebine atacak birkaç bozuklukla anasına göndereceği bir tutam para avuçlarına gelecek. Bol bol terleyecek. Gözleri uzaklara dalıp gidecek. Sadece yaşamak isteyecek… * Gitme isimli şiirden…

Sinema Hatıraları ve Merhaba

Yeni bir yazı alanı olunca insanın heyecanlanmaması imkânsız. Siz bir şeyler yazacaksınız ve yepyeni insanlar sizin yazılarınızı okuyacak. Ona istinaden belki eleştiriler, övgülerle karşılaşacaksınız. Bunun sizin için önemi olmayabilir ama en azından kendinizi geliştireceksiniz yazma konusunda. Geliştirdikçe farklı eksiklikleriniz ortaya çıkacak. Okuyan insanlar fark edecek bu gelişme ve değişmeleri. Su yolunu bulacak her daim… Burada her zaman ki yine sinema ile ilgili düşüncelerimi yazmak niyetindeyim. Başka bir şeyden de anladığım söylenemez zaten. Çok film izliyor muyum diye bir soru sorulursa hayır demekle iktifa ederim. Özellikle işlerin ve iş dışındaki yaşama ayrılan sürenin kısalması sinemaya ayrılan vakitlerin de tırpanlanması demek. Artık daha az sinema salonlarına gidiliyor; evde gün aşırı film izleme seansları hafta sonları bir ihtimal tek filme iniyor vs vs… Bu kadar umutsuz ve geriye doğru giden bir sinema tutkusunun okur nezdinde iyi karşılanmayacağı muhakkak. Sizleri bu