Selim İleri - Anılar; ıssız ve yağmurlu
Selim İleri, kendi başına yaşayan ve bu kendi halindelik içerisinde gözbebeklerinin içerisinde hep hüzün bulutlarının dolaştığı melankolik bir yazar. Türkiye’nin çok partili hayata adım atma zamanlarının çocuklarından birisi.
Kıbrıslı bir baba ve İstanbullu bir annenin iki evladından tek erkek çocuğu olan İleri’nin ilk baskısı Ekim 2002’de yapılmış nehir söyleşi kitabı Anılar, ıssız ve yağmurlu yu okuyorum bir haftadır. İstanbul’un hala Osmanlı dokusundan izlerini kaybetmediği zamanlarda geçen çocukluk ve ilk gençlik yılları benim en çok ilgilendiğim ve ağlamaklı olduğu bölümler.
Kitapla ilgili tafsilatlı bir değerlendirme yapabilmek için açıkçası bölümlere ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Selim İleri, Handan Şenköken’le yaptığı bu uzun ömrünün söyleşisinde okuru şaşırtan ayrıntılara iniyor. Normal bir insan hafızasının kaydedemediği bilgileri, kırık dökük harfleri, nesneleri ve insanları tafsilatlı bir şekilde anlatıyor. Onu seven okurları için bu anlatılamaz derecede büyük bir mutluluk kaynağı aynı zamanda.
Böyle nehir söyleşi tarzı kitaplar son zamanlarda çok yaygınlaştı. Benim hatırladığım kadarıyla bu tarz kitapların ilki ‘Türk Aynştaynı’ olarak ünlenmiş ve Türk dilinin korunması ve kollanması ile ilgili aktiviteleri bulunan bilim adamı Profesör Dr. Oktay Sinanoğlu ile ilgiliydi. O zamandan beri bu tür kitapları büyük bir ilgiyle okumaya çalışırım. Okuduğunuz kitaptaki insanın nasıl zorluklarla böyle bir başarıya kavuştuğu ve başına gelenlerden ne gibi dersler çıkardığı da sizin için önemli hayat ipuçlarına sahiptir. Ancak bu gibi kitaplar bir yönden de bizim biyografi ve otobiyografi gibi türlerden uzak kaldığımızı da apaçık beyan eder. Hiçbir önemli şahsiyet ileriki kuşaklara bırakılmak üzere hayat hikâyesini kaleme alma ihtiyacı hissetmez. Okuyan toplumlarda, popüler şarkıcı ve futbolcuların bile bir otobiyografisinin olduğunu bilmek kültür açısından ziyanımızı göz önüne koymaktadır.
Bizim günlük kültürüne yabancı olduğumuzda hep sık sık dile getirilen bir husustur. Özellikle bu konu ile ilgili en çok bahsi yapılan zaman dilimi Birinci Dünya Savaşı ve Cumhuriyet’in İlanı arasındaki dönemdir. Benim bilebildiğim kadarıyla bu dönemli ilgili birebir tutulmuş çok fazla günlük veya hatırat yok. Özellikle Çanakkale Zaferini çok ayrıntılı olarak ya bizlerle beraber aynı safta mücadele etmiş Alman askerlerin hatıratından ya da karşı karşıya geldiğimiz Anzak askerlerinin günlüklerinden öğrenebiliyoruz.
Nereden nereye geldim. Ben aslında naif ve İstanbul beyefendisi bir yazar olan Selim İleri’nin çocukluk ve ilk gençlik yıllarındaki önemli dönüm noktalarından bahsedecektim.
Artık bir sonraki yazımızda Anılar; ıssız ve yağmurlu kitabındaki bu bölümlerin bir değerlendirmesi ile İleri’nin yazarlık serüveninin ortaya çıkma sebepleri ve bunların içini dolduran hatıralarına bir göz atarız.
Anılar; ıssız ve yağmurlu
Doğan Kitap
Kıbrıslı bir baba ve İstanbullu bir annenin iki evladından tek erkek çocuğu olan İleri’nin ilk baskısı Ekim 2002’de yapılmış nehir söyleşi kitabı Anılar, ıssız ve yağmurlu yu okuyorum bir haftadır. İstanbul’un hala Osmanlı dokusundan izlerini kaybetmediği zamanlarda geçen çocukluk ve ilk gençlik yılları benim en çok ilgilendiğim ve ağlamaklı olduğu bölümler.
Kitapla ilgili tafsilatlı bir değerlendirme yapabilmek için açıkçası bölümlere ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Selim İleri, Handan Şenköken’le yaptığı bu uzun ömrünün söyleşisinde okuru şaşırtan ayrıntılara iniyor. Normal bir insan hafızasının kaydedemediği bilgileri, kırık dökük harfleri, nesneleri ve insanları tafsilatlı bir şekilde anlatıyor. Onu seven okurları için bu anlatılamaz derecede büyük bir mutluluk kaynağı aynı zamanda.
Böyle nehir söyleşi tarzı kitaplar son zamanlarda çok yaygınlaştı. Benim hatırladığım kadarıyla bu tarz kitapların ilki ‘Türk Aynştaynı’ olarak ünlenmiş ve Türk dilinin korunması ve kollanması ile ilgili aktiviteleri bulunan bilim adamı Profesör Dr. Oktay Sinanoğlu ile ilgiliydi. O zamandan beri bu tür kitapları büyük bir ilgiyle okumaya çalışırım. Okuduğunuz kitaptaki insanın nasıl zorluklarla böyle bir başarıya kavuştuğu ve başına gelenlerden ne gibi dersler çıkardığı da sizin için önemli hayat ipuçlarına sahiptir. Ancak bu gibi kitaplar bir yönden de bizim biyografi ve otobiyografi gibi türlerden uzak kaldığımızı da apaçık beyan eder. Hiçbir önemli şahsiyet ileriki kuşaklara bırakılmak üzere hayat hikâyesini kaleme alma ihtiyacı hissetmez. Okuyan toplumlarda, popüler şarkıcı ve futbolcuların bile bir otobiyografisinin olduğunu bilmek kültür açısından ziyanımızı göz önüne koymaktadır.
Bizim günlük kültürüne yabancı olduğumuzda hep sık sık dile getirilen bir husustur. Özellikle bu konu ile ilgili en çok bahsi yapılan zaman dilimi Birinci Dünya Savaşı ve Cumhuriyet’in İlanı arasındaki dönemdir. Benim bilebildiğim kadarıyla bu dönemli ilgili birebir tutulmuş çok fazla günlük veya hatırat yok. Özellikle Çanakkale Zaferini çok ayrıntılı olarak ya bizlerle beraber aynı safta mücadele etmiş Alman askerlerin hatıratından ya da karşı karşıya geldiğimiz Anzak askerlerinin günlüklerinden öğrenebiliyoruz.
Nereden nereye geldim. Ben aslında naif ve İstanbul beyefendisi bir yazar olan Selim İleri’nin çocukluk ve ilk gençlik yıllarındaki önemli dönüm noktalarından bahsedecektim.
Artık bir sonraki yazımızda Anılar; ıssız ve yağmurlu kitabındaki bu bölümlerin bir değerlendirmesi ile İleri’nin yazarlık serüveninin ortaya çıkma sebepleri ve bunların içini dolduran hatıralarına bir göz atarız.
Anılar; ıssız ve yağmurlu
Doğan Kitap
3. Baskı, Aralık 2002
Yorumlar
ileri'nin anılarında attila ilhan ve kardeşi çolpan ilhan la dostlukları da gayet enfes bir şekilde anlatılıyor.
ilk yorum niye bediş diye çıkmış acaba :)Acemilikten mi? :)
ilk yorumun neden öyle çıktığı ile ilgili ben de bilemiyorum kafası karışmıştır google'ın. :))