JTO'nun Mim'ine Cevaben-Çocukluk Hatıraları

Çocukluk hatıraları üzerine bir kitaptan bahsettikten sonra JTO’nun mimine cevaben Çocukluk ile ilgili bir şeyler karalayayım.
Çocukluk, özellikle 30’lu yaşların henüz üzerinde olanların için birazda 12 Eylül sonrası ortamın depolitizasyonundan nasibini almaktır. Her şey güllük gülistanlık gelir çocuğun gözüne. Tonton, gözlüklü bir amca ve devamlı nitekim diyen kır saçlı yine başka bir amcayla mütemadiyen televizyonda karşılaşmaktır benim çocukluğum.
Tek televizyonlu günlerin hüküm sürdüğü günlerde hep aklımda ya çok kar yağışlı hatıralar geliyor gözümün önüne ya da çok sıcak ağustos ayları. Küresel ısınma diye de bir şey yoktu. Kar yağdı mı tepeleme yağar ve ucu bucağı, dereyi tepeyi silme doldururdu. O zaman Ankara’nın hava kirliliği vardı. Döküm sobaların içerisinde yanan kömürden çıkan karbon monoksit gökyüzünü kapatır ama hayallerimize hiç dokunmazdı.
Yazları ise aklımda kalan hep köyde, kırda yaşayan dedelerin ve ninelerin yanına gitmektir. Karneleri alır almaz binilen ufak tefek köy minibüslerinin içerisinde uçsuz bucaksız bozkırın ve sapsarı harman yerinin görüntüsü hala dün gibi hafızamda. Köye, kasabaya gidilir ve okulların açılmasına bir hafta kalıncaya dek dönülmezdi.
Köy, hayallerin başkentiydi. Söğüt dallarından yapılan düdük, Londra Filarmoni Orkestrası’ndan bile daha güzel sesler çıkarırdı. Dere kenarında koşturmacalar, ağaçların tepesine çıkıp inememeler ve bir tas ayran ve yarım gözlemeyle geçiştirilen ama lezzetinin unutulmadığı öğünler…
Çocukluk, hep bahsettiğim gibi şimdi uzak bir hayal. Sadece tek teselli ağzımızda kalan kekremsi tadı…
Yorumlar
Ve ama kirlendiği için dünya biz büyüdük :)