Bizansiyya'da Bahsi Geçen Filmler...


İlkönce Nicholas Roeg’in Performance kült filmini izledik. Mick Jagger, Anita Palenberg, Marianne Faithful konusu bizi bir süre açtı. Fakat o kadar leziz dedikodular dönüyordu ki Wim Wenders’in filmi(büyük ihtimalle Wenders’in 1970 yapımı Summer in the City olabilir)güme gitti.(17)



Evliliğimizin onuncu yıldönümü… Sabah biraz hastaydım, sonra geçti. Televizyonda Oscar gecesi. Sonra Ve Işık Vardı isimli bir film…(1946 yapımı bir belgesel film. Tabii eğer Müldür’ün seyrettiği ve bahsettiği bu filmse. Bilemiyorum.)(30)



-Amina hangi milletten? Diye sordu Lidya. Fransa’da yetişmiş bir Faslı. Şu Yüksek Ökçeler’i(orijinal adı Tacones Lejanos olan 1991 tarihli bu filmde sanat yaşamı ve kariyeri için kızını ihmal etmiş bir aktrisle, annesinin şöhretinin gölgesinde kalmış ve günü gelince bunun acısını çıkarmaya çalışan bir kızın hikayesi anlatılır) yapan İspanyol yönetmenin de çok hoşuna gidiyormuş. Adı neydi?
-Almodovar! dedi Murat, gözleriyle kalabalığı yarmaya çalışan Orhan’ı izleyerek…(51)



Üç dakikalık kısa film. Adı “10 phases”.
Newyork Central Park’ta uzanan, piknik yapan bir adam. Yanında saat ve zamana ilişkin bir kitap. Onun üstünden kamera gökyüzüne çıkıyor. Yıldızlar, espace, başka bir galaksi, tekrar dünyayı görüş, onbinlerce mil uzağa gidiş, dünya, Amerika, New York haritası, Central Park, adam, adamın elinde fokus, elinin derisinin altına doğru mikrometrelerde gidiş, tekrar uzaya benzeyen şekiller, mikrokozmos, vertige, baş dönmeleri şeklinde bir aşağı bir yukarı gidiş gelişler.(137).



Toz renkli gökyüzünden beyaz bulutlar geçiyordu. Gözüm lavabonun üstünde pencerenin önünde duran aynada yansıyan yüzüme kaydı. Bulutların aydınlattığı ayna yüzümü bir buçuk misli büyütmüştü. Her şey Blow-up (1966 tarihli Michelangelo Antonioni’nin yönettiği filmin hikâyesinde, bir fotoğrafçının, bir kadının karıştığı (veya karışmadığı), cinayetin fotoğraflarını kaza eseri çekmesi ve bununla birlikte bir gerçeklik sorgusu içine düşmesi anlatılır) filmi gibi dedim ya da her şey Bizansiyya. Hiçbir şey anlamıyordum Hiçbir şeyi kimseye soramayacaktım. Gerçekdışıysa gülün olmak istemiyordum. Gerçekse kendimi ele vermek.(152)

Not: Parantez içerisindeki açıklamalar tarafımdan eklenmiş olup; diğer diyalog ve metinler kitaptan alıntıdır. Metin sonu parantez içerisindeki rakamlar alıntı yapılan sayfa numarasını göstermektedir. Lale Müldür’ün Bizansiyya romanı Yapı Kredi Yayınları’nca Şubat 2007’de yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biliyor musun? İçimde Bir Orman Vardı

Kapıcı Musa(Muzaffer Çetinyılmaz)nın Ardından...

Kırık Bir Aşk Hikayesinin Çekim Serüveni