Kayıtlar

Ocak, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Zamanlar Anadolu'da Dersin...

Resim
DOKTOR: -Yağmur yağıyor, yağsın. Yüzyıllardır yağıyor ne fark eder? Fakat bundan sadece 100 yıl sonra bile Arap, ne sen ne ben ne savcı ne komiser. Yani şairin dediği gibi : "gene yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak" ARAP: -şimdi sıkılırsın edersin de, bir gün gelir belki burada yaşadığın şeyler hoşuna bile gidebilir. Çoluk çocuk sahibi olunca anlatacak bir hikâyen olur fena mı? Bir zamanlar Anadolu’da dersin, ücra bir yerde görev yaparken işte böyle böyle bir gece yaşamıştık dersin. Anlatırsın yani ne bileyim. Masal gibi.

Takva'dan hatırda kalanlar...

Resim
Takva filmini ilk izlediğimde çok beğenmiştim. Son ra birkaç defa daha izledim ve o beğenim hiç azalmadı. Yapım ekibinin karşıt görüşte olması dolayısıyla birileri bu filmi bunlar yapamaz veya yapmamalı gibilerinden eleştirilerde bulundular. Lakin ben bu konuda öyle düşünmüyorum ve filmin İngilizceye çevrildiği ismi olan “Bir Adamın Allah Korkusu” nun daha çok yakıştığını düşünüyorum. Filmin tertemiz bir insanın nasıl evrildiğini anlatırken kullandığı imgeler övgüyü hak ediyordu. Finans işlerinin başına geçip kira tahsilâtlarına başladığında kiracıların evinde karşılaştığı durumlar bile o insanı nasıl da yolundan çıkarıyordu. Filmin içerisinde özenle hazırlanmış detaylar ile dindar bir erkeğin başkaları için çokta önemli olmayan karşılaşmalar ve davranışlar sonrası kalbinin nasıl kirlendiği etkileyici bir şekilde anlatılıyordu.

Klişeler bazen güzeldir...

Resim
Bazen tek bir yazı çok şey anlatabilir. Bazen bir duruş, bir bakış hayatımızın akışını değiştirebilir. Bazen klişe diye küçümsediğimiz şeyler bize iyi gelebilir. Bazen ilk başlarda sevmediğimiz şeyler sonrasında bize kendini sevdirebilir. İncir Reçeli de öyle oldu kendi açımdan. Çok klişe vardı. Çok ajitasyon vardı. Çok… çok… çok… ama sonra düşündüğümde insan ruhu bazen klişeleri, ağlamayı, daha çok acı çekmeyi seviyordu ve bu acılar bir çeşni katıyordu yaşamın tadına. Tavanından sular damlayan bir odada aşk acısı çeken bir adamın gitarın tellerine dokunup şarkı söylemesi izlemek klişe de olsa bazen güzel görünüyor. Sigarayı teline sıkıştırıyor gitarın. Sular şıp şıp damlıyor ve adam avazı çıktığı kadar bağırıyor. Hayatta ardı sıra bu kadar klişe ve ajitasyon olmaz belki ama başta da yazdığım gibi klişeler bazen güzel…

Bir Zamanlar Anadolu'da (2011)

Resim
TRT de ara ara Anadolu’da Zaman isimli belgesel haber arası bir programı seyrediyorum. Bu programda kah bir köyde pekmez yapma ritüelini kah dağdan kar getiren yaşlı bir amcanın öyküsünü izliyoruz. Tüm bu konular arasında en ilgi çeken ayrıntı insanların biz kent soylular için büyük bir heyecana yol açan eylemleri gayet olağan ve sakin bir biçimde yapmaları oldu. Herkes sadece işini yapıyor ve bunun dışında hiçbir şey yok. Ama bu işi yerine getirebilme hadisesi bizim gibi kent sakinleri için sanki ulu bir duruma dönüşmese olmuyor. Kırsalda bir insan çatışsa bile belirli bir samimiyeti koruyor. Çatışmalar bir vicdan yüzleşmesini de beraberinde getiriyor. Filme gelirsek; alışık olunmayan bir durum değil aslında yaşadıkları film kahramanlarının. Kasabada bir cinayet işlenmiş ve bu cinayet sonrasında bir avuç bürokrat ile onlara yardım edecek kasaba sakinleri yanlarına katil ile ona yardım ettiği sanılan kardeşini de alarak yola çıkıyorlar. Kasabadan çokta uzak olmayan çeşme başlarında,