Bir Taşra Köpeği (2019)
Akın Aksu, Ahlat Ağacı’nın
senaristlerinden biri. Nuri Bilge Ceylan’ın uzaktan akrabası aynı zamanda. Ceylan,
bir gün memleketini ziyaret ettiğinde Aksu’nun babasıyla sohbet ediyor. Bu sohbetten
sonra babanın filmini yapmak istiyor ve bunun için de daha önce yazdıklarını
okuduğu Aksu’dan yardım istiyor. Ondan babası ile ilgili bir şeyler yazarak
kendisine göndermesini talep ediyor. Aksu’nun gönderdiği metin ile beraber
babanın hikâyesini sinemaya aktarma fikri oğula doğru çevriliyor. Baba figürü
ise burada oğul karakterini anlamlandırma ve ortaya çıkarmada yardımcı oluyor.
Akın Aksu’nun daha önce
yayınlanmış birkaç kitabı var fakat o kitapların yeni baskıları olmadığından
ulaşmak mümkün değil. Onun yeni kitabı geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Roman, üniversiteden mezun olmuş
ama kendi alanında iş bulamamış ev kirasını dahi ödemekte zorlanan bir gencin yaşam
mücadelesine devam ederken yaşadığı iş arama ile ilgili tecrübeler ve aç
kalmamak adına başvurduğu yöntemleri anlatırken insanın varoluşunu da
sorgulamaktan geri durmuyor.
Kitap isminden hareketle bir köpeğin
etrafında gezinmiyor ancak romanın bazı yerlerinde bir köpek kahramanımızın
ayaklarına dolaşıyor sonra kayboluyor. İnsanın ölümü bile kahramanımız için
açlık hissinden daha az bir duygu yoğunluğuna neden olurken sadece o köpek için
birkaç damla yaşı toprağın üzerine bırakıveriyor.
Taşra kenti olunca orada bir
üniversitede var haliyle. Yazarımız taşra üniversitesinde akademisyenlerin
ideolojik çıkar çatışmalarının aslında basit kişisel çıkar çatışmalarını kamufle
etmek için uydurulmuş özneler olduğunu ima ediyor.
Kendi koltukları için
kötülüklerini bileyleyen insanlar sadece taşrada yok elbette ancak akademik
ortamda kınlarından çıkan kılıçlar genç bireyleri de olumsuz etkiliyor.
Romanın kahramanı bazı anlarda oportünizm
bayrağını bazı durumlarda o kadar zirveye dikiyor ki okuyucu bu kadar da olmaz
derken sonrasında hak vermek zorunda kalıyor. Çünkü, bu vahşi ortamda
sunabileceğiniz tecrübe, beceri ve bilgi kısıtlıysa çıkar merkezli bir davranış
sergileyemediğiniz de doğal seleksiyon sizi dışarıya atıveriyor. Bunun pratik
olarak karşılığı ise kirayı ödememek için ev sahibinden kaçmak oluyor.
Yazar, tüm tartışmalarda,
ortamlarda ve mekanlarda, ideolojiler ve dinlerin de çıkarları tetiklediği
sonucuna varıyor. İdeolojik olarak seçilen yönlerin kendi amacımıza hizmet
etmezse başka bir yöne savrulacağına işaret ediyor ya da ben öyle anladığımı
ifade edeyim.
Akın Aksu’nun kitabı daha da
yalnızlaştırıldığımız bu evrende yalnız olduğunu bildiğimiz insanlarla aynı
havayı soluduğumuz umuduyla sone eriveriyor.
Umarım yazarın diğer kitapları da
yeniden yayınlar; bu sayede onun gözünden taşra ve taşra insanlarını okumaya
devam ederiz.
Yorumlar