Çobanlar ve Kasaplar
Apartheid rejimi
vardı Güney Afrika’da. Mandela’nın başa gelmesine kadar süren bir rejim bu. O toprağın
asıl sahipleri olan siyahilere uygulanan sistematik bir ayrımcılık. O kötü dönemin sonlarını anlatan bir film
aslında. Artık idam cezası ile ilgili beyazların da sesini çıkartabildikleri ve
buna karşı söz söyleyebildikleri yıllar. 17 yaşından beri idam mahkumlarının
yanında gardiyanlık görevini yürüten ayrıca idam cezasının uygulanmasında da
görev alan bir beyazın 7 siyahi sporcuyu bir trafik tartışması sonrası
öldürmesi ve bunun neticesinde ortaya çıkan dava sürecini anlatan bir film. İdam
edilmesine kesin gözle bakılan psikolojik sorunlu bir gardiyan ve onu sadece
idam cezasına karşı olduğu için savunacak yine beyaz bir avukat. Filmi baştan
sona anlatacak değilim. Dozajında ilerleyen ve bu ağır tempoda hiç sıkmayan bir
tadı var filmin. En önemli mesajı da aslında filmin isminde gizli. Avukat , son
savunmasını yaparken çobanlık ve kasaplığın aynı anda bir insana yüklenmesinin
onun için doğru olmayacağı üzerinde duruyor. Bu rejimin belki de en büyük
zararı toplum üzerinde bıraktığı korkular. Şiddetin sıradanlığından tutun da bir arada
olmayı başaramayan komşulara kadar bir sürü acı hala tazeliğini koruyor. Ne diyordu
Shakespeare:
"Güven ruh gibidir, Terkettiği bedene asla geri
dönmez..."
Yorumlar