Kayıtlar

Ocak, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

This is England ve Frozen River - 2

Resim
Çaresiz kadınlar beni hep korkutur Shaun. Çaresiz kadınlar ve özellikle atacak tüm barutunu bitirmiş kadınlar. Senin hikâyen beni çok yaraladı, örseledi. Kendime gelemedim. Bir filtre kahve yaptım kendime. Döktüğün gözyaşlarını düşündüm. Babasızlığı düşündüm Shaun. Senin yollarından geçebileceğimi düşündüm… Sonra bir kahve, bir kahve daha. Kahvenin mideye iyi geldiğine dair bir öykü okudum daha biraz önce. Ne büyük bir yalan… Midem alev alev yanıyor Shaun… Sonra üzerine bir film daha. Acıyı acıyla kazımak gibi. Kahve üstüne kahve. Ne demiştim yazının başında. Çaresiz kadınları… Ah! Evet… Derme çatma bir kulübe(prefabrik) iki oğluyla hayata tutunmaya çalışan ve bir de kumarbaz kocasını aramak zorunda kalan bir kadın görüyoruz öncelikle. İcracılar kapıya dayanmış. Evde ne varsa götürecekler. O bunları mı düşünsün yoksa kocasını mı arasın bilemiyor. Kocasını ararken eski arabasını başka bir kadının kullandığını görüyor ve onun peşinden “Mohawk” bölgesine giriyor. Diğer kadın, ilk başlard

This is England ve Frozen River - 1

Resim
İki filmi arka arkaya seyretmek hiç âdetim değildir ama bu sefer nedense iki yakıcı filmi bünyemi zorlayarak ta olsa seyrettim. Her ikisi de yabancılar ve yerliler üzerineydi. Daha doğrusu bu yeryüzü topraklarının her yerinde süren burası benim ve yabancılara yer yok anlayışının keskin eleştirileri üzerineydi. Herkesin bir yerlere ait sahiplik hissettiği ve bu sahipliği bozmak istememesini bir çocuk ve kadın üzerinden gördüm. Kadınlar ve çocuklar belki de bu sahiplik hissinin en çok ötelediği varlıklar. Ama onlar bile bazen etkilenip korkunun en önemli öğesi durumuna gelebiliyorlar. İlk film 80lerin başında küçük bir İngiliz banliyösüne odaklanıyor. 80lerle ilgili tüm popüler ve klişe anların, durumların yaşandığı bu bölgede 12 yaşında bir erkek çocuğun yaşamının içine giriyoruz. Shaun dediğimiz bu küçük çocuk, babasının Falkland’da ölmesi sonucu devletin verdiği lojmanvari tekdüze bir evde yaşamını sürdürmektedir. Babasını çok özlemektedir. Okulda bir arkadaş edinememiş ve bu özlem on

Whale Rider (2002)

Resim
Cendere bu yaka, yüz Kızarır, boyun Damarlar şişer, Düşmeler fırlar gider. Korda dar Balina Kopar, kopçalar Fırlar gider. Kırılır gün gelir Karşı Ayna Aynalar gider.* Doğduğum günü hatırlıyor musun? Biraz serinceydi havalar. Babam öyle demişti. Annemi hiç görmedim. Babam da sonra bırakıp gitti. Dedemle tartıştılar herhalde. Babam ve dedem ne zaman anlaştılar ki sanki. Hep bir soğuk dağın eteklerindeyiz. Her yere sirayet eden bir soğukluk. Geleneklere bağlılıkla, beklentilerin savaşı belki de bu. Dedem hep bir erkek torun umudunda… Bense uzak ufukların ardında bir balinanın sırtında… *Şiir Behçet Necatigil'in "Balina" isimli şiirinden"