Kayıtlar

Haziran, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tatil Kitabı (2008)

Resim
Time never dies The Circle is not round Ortodoks rahip, Before the Rain filminin başlarında çocuklara böyle bir söz söyler. Zamanın asla ölmeyeceği ve döngünün de yuvarlak olmayacağına dair. Kaderin kısa bir açıklaması belki de bu cümle. Yönetmen, çok sağlıklı ilerlemeyen filmografisinde böyle usta işi bir eseri çıkartırken neler düşündü onu da bilemiyorum. Her yönetmenin ilk filminin bu kadar muhteşem olacağını düşünmekte safdillik olabilir. Çünkü ilk filmin sonrasında çıtanın bu kadar yükseltilmesi sonraki her filminin hayal kırıklığı duyanların sayısını arttıracağı da muhakkak. Herneyse… Before the Rain filminin önemli aforizmalarından sayılan cümlelerinden birini Tatil Kitabı için de uyarlasak abes kaçmaz. Yönetmen, taşrada küçük bir ailenin yazın başlamasıyla başına gelenleri sakin ve sade bir dille anlatırken; yaz bittiğinde aslında çok ta şeyin değişmediğini görüyoruz. Keskin ve köşeli bir baba otoritesinin bezdirdiği iki erkek kardeşin kendi hayatlarını yaşayamama sorunsalı b

In This World(2002)'ün hatırlattıkları...

Resim
Bir dünyada yaşıyoruz hepimiz. Belki birileri için olmayan bir dünya aslında ama baktığınız, elle tuttuğunuz ve yaşayabildiğiniz kadarıyla gerçek bir dünya burası. Dünya denilince küçük bir yer değil. Koskoca bir evrende insan algısının yetemeyeceği kadar büyük bir gezegen burası… Bu gezegenin her yerinde insanlar var. İnsan elinin ulaşmadığı bir metrekare kalmamıştır herhalde. Şimdi ben bu yazıyı yazarken bile birileri hazır programlar sayesinde istedikleri yerleri görüp inceleyebiliyorlar. O yerin koordinatlarını çıkartıp ona göre bir yol/yolculuk haritası çıkartabiliyorlar. Dünya gözlem yapabilmek için basbayağı küçüldü. Cebinizde bile taşıyabileceğiniz gps cihazları ile güvenlik kuruluşları kadar bilgiye mobil olarak sahipsiniz artık. Böyle teknolojik imkânlar olunca haliyle sınırların kalktığın sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sınırlar daha keskin bir biçimde çiziliyor ve sizin birileri tarafından çizilmiş o sınırların dışına çıkmanıza pek izin verilmiyor. Sizin kendi evreninizden çık

Taşrada Çocuk(luk) Dertleri-5

Resim
Öğretmen okulun son günü tüm öğrencilere yaz tatilini değerlendirmek gayesiyle bir tatil kitabı veriyor. Büyük bir heves ve iştahla elinde tatil kitabıyla evine dönen küçük çocuk, okulun haşarı çocuğuna kitabını kaptırınca bütün bir yazın derdi de başlıyor. Taşrada aslında kitap bulabilmek büyük bir nimet. Allahtan şimdilerde netten kitap beğenip evinize kadar getiriyorlar da taşranın kitaba ulaşabilme sıkıntısı da giderilmiş oldu. Küçük bir çocuk kitap okumak istiyor sadece. Kitabının elinden gitmesiyle aynısını kırtasiyede bulabileceğini düşünüyor ancak birçok olanağa sahip olmasına rağmen Silifke gibi büyük bir ilçede dahi o kitabı bulamıyor. Bulsaydı ne güzel olacaktı… Bütün bir yaz soruları çözecek, okuma parçalarını okuyacak ve kendince düş bulutlarının içinde kaybolacaktı. Bütün bir yaz bu derdi mi çekecek? 'Taşrada bir çocuğun tatil kitabı derdi' bizce basit ve önemsiz ama onun için insanlığın ve bütün bir hayatın en büyük meselesi. Tatil Kitabı’nın ayrıntılı okuması is

Taşrada Çocuk(luk) Dertleri-4

Resim
Taşrada nesiller arası iletişimde çok keskin bir biçimde ayrışma var. Baba oğul arasında daha resmi ve protokollere uygun bir ilişki tarzı yürüyor. Babalar kendi babalarından gördükleri kurallarla çocuklarına karşı davranış geliştiriyorlar. Böyle bir davranış şekli çocukların canını çok yakıyor. Çocuklar bu zamanda kitle iletişim araçlarından gördükleri baba oğul ilişkilerinin neden kendi ailelerinin içerisinde veya çevrelerinde olmadığını çok kolay bir biçimde sorgulayabiliyorlar. Kuytu köşelere, ıssız diplere ve yalçın zirvelere yol alıyorlar. Böyle ıssız, kuytu ve yalçın yerlerde küçük hayatlarını sorgulayıp planlar kuruyorlar. Bu planlar içerisinde şiddet belki de en basit ve çocukça yol. Çünkü çocuk en kolayını seçiyor. Babasının ona karşı yaptığı şeyleri bir zulüm olarak görüp bu zulümden en kolay kurtulma çaresi olarak onun ölümünü görüyor. Hatırlarsınız; Reha Erdem ’in Beş Vakit ’in de küçük bir köyde böyle çocukların yalnızlığı ve basit düşüncelerinden bahsedilir. Çocuklar, do

Uzak İhtimal'in Yönetmeninin Yeni Filmi...

Resim
Uzak ihtimal filmiyle farklı bir sinema dili oluşturan Mahmut Fazıl Coşkun yeni filmi hakkında şunları söylemiş. ... Yeni filmin öyküsü hazır ama senaryo çalışmalarına başlamadık. Mustafa Kutlu'nun Rüzgarlı Pazar öyküsünden hareketle bir film çekmeyi planlıyorum. Alt sınıf insanlarının farklı duygu durumlarıyla yaşadıkları hayatlarını anlatmak istiyorum. İnşallah bir aksilik çıkmazsa bu yaz senaryoya başlayacağız. Bir yanıyla hüzünlü, bir yanıyla neşeli bir film olacak. Yaşama duygusu, yaşama sevinci diyebiliriz. Alt sınıfların öyküsünü anlatmak için klişelere sığınmaya gerek yok. Kaldı ki Kutlu'nun öyküsündeki dil de beni çok çekiyor. Yoksul insanların hikâyesini anlatırken klişere, ajitasyona düşmeden çok güçlü duygularla anlatmayı başarıyor. Aynı duyguyu perdeye de yansıtmak mümkün. Yeni filmde daha çok karakter olacak. Ama dil olarak çok bambaşka şeyler yapmak niyetinde değilim. Film çekmek, insanın konuşması gibi bir şey. Zaman zaman ritm değişiklikleri olsa da bir karakte

Taşrada Çocuk(luk) Dertleri-3

Resim
Taşrada çocukların dertleri bitmez; tutkuları da. Issız bir bozkırda tek eğlencesi uzaktan geçmekte olan tren olan çocukları düşünün. Tabii ki televizyonun ve internetin saltanat fermanını okumadığı zamanlardan söz ediyoruz. Şimdi biraz da zorunlu olarak ortaya çıkmış dertler ve meseleler var. Kendimizin alışkanlık girdabı sonrasına ortaya çıkan rahatsızlıklar, kronik durumlar ve baş gösteren tuhaf haller… Şimdi ki çocuklar için dünyanın her köşesi aynı. Japonya’da yapılan bir animasyon dağın başındaki bir çocuk tarafından hemen kabul edilip içselleştiriliyor ve sonrasında globalleşme dedikleri durumun belki de en kötü yanı ortaya çıkıyor. İnsanların farklı ve ayırt edici özellikleri kaybolup tek sesli ve tek davranışlı bir model devreye giriyor. Köyde yaşayan bir çocuk hamburger istiyor mesela. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminde taşrada yaşayan iki çocuğun sinema hayalleri ve bir film çekme dertleri vardı. Onlar da yıkık dökük bir duvara yansıyan sihirli ışığın önünde görünen

Taşrada Çocuk(luk) Dertleri-2

Resim
Taşrada çocukların dertleri var. Onlar bu dertlerini kuytu köşelerde yalnız kendi kalplerine açıyorlar. Kendi kalpleriyle paylaşırlarken dertlerini yanlarında sadece ağaç, su ve gökyüzü var. Çocuklar en çok büyümekten korkuyorlar. Küçükken bu kadar dert varsa büyüdüklerinde bu dertlerin kendilerini yıkıp alaşağı edeceğinden korkuyorlar. Çocuklar korktukça büyüyorlar. Mayıs Sıkıntısı ’nın dokuz yaşındaki Ali’sinin filmin ismindeki gibi esas sıkıntısı müzikli bir kol saatine sahip olmaktır. Filmin kahramanı olan yönetmen Muzaffer’in annesi aynı zamanda Ali’nin halasıdır. Hala, hem ona bir sorumluluk duygusu aşılama hem de bir emek harcayarak saat alabilmesi için kırk gün boyunca cebinde bir yumurtayı kırmadan taşımasını nasihat eder. Ali, cebinde yumurtayı kırk gün boyunca taşıyacak, halası babasını bak oğlun artık sorumluluk sahibi ve büyüdü diyecek ve müzikli saat alınacaktır. Arada sırada kent görmüş yönetmen Muzaffer, Ali’nin aklını çelip hileye başvurmasını istese de o bunu ‘hilelik

Taşrada Çocuk(luk) Dertleri-1

Resim
Ülkemizde son zamanlarda çocuk ve şiddet kelimelerinin çok ayan beyan ve ziyadesiyle kamuoyunun önüne gelmesine alıştık sanki. Çocuklar şiddet ve şiddet öğelerinin ya ana unsurları ya da bir şekilde etkilenenlerin en başında. Çocuk bu kadar şiddet sarmalının en orta yerinde ama yaralarını sarması da çok çabuk olmakta. Genç filizler yaralanınca daha bir sıkı sarılmakta hayata. Bir de çocukların bu kadar şiddetin ardında kendi dertleri var minik dünyalarının içerisinde. Kimseye anlatamadığı ve kendilerine sakladıkları büyükler için önemsiz sayılabilecek dertler ve tasalar. Ve taşrada yaşayıp; taşranın küçük dünyasında küçük dertleri olan çocuklar...Bunun da filmler üzerinden değerlendirmesini yaparız bir daha ki sefere…

Hiçbir Gece (1989)

Resim
Selim İleri’nin ilk ve tek yönetmenlik denemesi olan Hiçbir Gece den bahsederek bu diziyi hitama erdirmek gerekiyor. Belki de Tokat’ta bedelli askerlik döneminde ziyaretine gelen Hülya Koçyiğit ve Selim Soydan ’ın teşvikleriyle uzun zaman ayrı kaldığı sinemaya askerden terhis olmasıyla birlikte başlıyor. Hülya Koçyiğit’in başrolde olduğu bu filmde; ünü tehlikeye girmiş bir film yıldızıyla eşcinsel bir gencin aşk hikâyesi anlatılmaktadır. Senaryo İleri ve Ayşe Şasa 'nın ortak ürünüdür. İleri, bu filmde gerçek travestilerle çalıştıklarını ancak onların geçmişlerinden izler barındıran aile trajedileri ve yoksulluk gibi nedenlerden ötürü o hayatın beyaz perdeye tam olarak yansıtılmadığından bahseder. Film, beklenilen başarıyı gösterememiş ve iki arada bir derede bir şey anlatamadan sinema tarihinin bir sayfasında gizlice kalmıştır. Belki o sayfadan da silinip gitti şimdilerde. Kim hatırlıyor şimdilerde bu filmi? O kadar ki 1989 un Altın Portakal’ının ön elemesini dahi geçememiştir Hiç

Cennetin Rengi (1999)

Resim
Çocuk, kimsenin görmediklerini görüyor ve neden böyle kenara itildiğinin hesabını soruyor. Cennet gibi bir köşede aynı dertten muzdarip adam cevaplıyor onu. Ve avuçlarının arasına düşen bir damla yaş… Çocuk, ümidini kesmeden bir şeyler koparmanın peşinde bu yaşamdan. Belki hayatta değil artık onun gayesi. Gerçek bir el arıyor minik ellerini sarıp koruyacak. Adam da hisli hisli ağlıyor ve sonra kalkıp gidiyor. Çocuk hala hıçkırık denizinin ortasında. Cennetin kıyıları uzaktan seçiliyor…

Kırık Bir Aşk Hikayesinin Çekim Serüveni

Resim
Ömer Kavur’la Selim İleri’nin bir araya gelerek oluşturdukları dönemin siyasal, sosyal ve toplumsal olaylarından izler taşıyan bir filmdir Kırık Bir Aşk Hikâyesi . Başrolleri Kadir İnanır ve Hümeyra ’nın paylaştıkları bu harikulade filmin hazırlık ve çekim aşamalarını Selim İleri büyük bir içtenlikle anlatmaktadır. 5-6 aylık bir senaryo aşamasından bahsetmek gerekir önce. Selim İleri’nin büyük bir içtenlikle kaleme aldığı ancak Ömer Kavur ’un çoğu bölümden hoşnut kalmadığı ve daha mükemmelini isteyerek yazarı yönlendirmesi önemlidir. Filmin Ayvalık’ta çekileceğinin kesinleşmesiyle mekânlar belirlenir ve bazı sahneler mekânlara göre değiştirilir. Bir sonbahar başlangıcında gidilen Ayvalık, o sıralarda asker kaçağı olan Selim İleri için bir nevi inziva bile sayılabilir. … Ayvalık sonbaharın bütün renklerine bürünmüştü ve yazdan hala izler taşıyordu. Sevimli bir pansiyonda kalıyorduk. Hayatımın en mutlu zaman dilimlerinden biriydi. Senaryomun hayata geçişiydi, peliküle geçişi, yaşaması,

Mayıs Sıkıntısı ve Babasına Dair...

Resim
... Aslında babam hakkında daha kapsamlı bir film yapmak istiyordum. Başlangıçta niyetim onun kimselere benzemeyen taraflarına eğilmekti. Ama galiba film, babamın özgün ve beni hayrete düşüren taraflarını değil de, daha çok tipik, herkeste var olabilecek bir özelliğini öne çıkardı. Yaşama gücünü birbiri ardına edindiği amaçlarla, bunlara ulaşmak için giriştiği sonu gelmez mücadeleler içinde bulan, tüm vaktini bu mücadeleyi lehine çevirecek stratejiler geliştirmekle harcayan, bu yüzden de biraz bencilleşmiş ve insanlara güvenini biraz yitirmiş bir karakter çıktı ortaya. ... Nuri Bilge Ceylan, Çehov'a adadığı Mayıs Sıkıntısı filmi ve babası hakkında söyledikleri... Esra Aliçavuşoğlu'na verdiği mülakattan, 2 Aralık 1999, Cumhuriyet